(Ekşi Sözlük'te yazdığım bir entry. Sözlükte büyük harf
kullanılmadığından, burada düzenlemeden aynen yayınlıyorum)
bu entry'i özellikle apolitikler, "ben siyasete bulaşmam" diyenler, "dünya sikime minare götüme yaşarım ben hacı" rahatlığıyla takılanlar sonuna kadar ve sabırla okusun.
son zamanların modasıyla fon müzikli yazı okumayı seviyordunuz siz sanırım. bu da müziğiniz olsun (bunu daha sonra başka bir yerde daha kullanacağım): http://youtu.be/1HtCquBppTc
çok kişi durumun ciddiyetinin ve hassasiyetinin hâlâ tam olarak farkında değil. ne yazık ki siyasiler de sivil toplum kuruşları (stk) da medya mensupları da paketi eksik tarafından, büyük fotoğrafı görmeden, göremeden yorumlayıp anlatmaya çalışıyor. şu ana kadar anlatılan "bu paket yasalaşırsa türkiye bir polis devleti olacak. polis istediği zaman evinize girecek. evde boş bira şişesi bulsa sizi alıp götürecek" vb şeklinde. keşke sadece bununla kalacak olsaydı...
önce önümüzde duran manzaraya bakalım: 3 ay sonra bir seçim var. seçimden sonra da başkanlık sistemini getireceğini söyleyen bir cumhurbaşkanı.
bu ülkenin 12 yılda nereden nereye geldiği zaten ortada. taa 12 yıl önce yaptığımız uyarıları "eki eki eki... uçmuş bunlar" diye alaya alanlar, "aaa bugün de şeriat gelmedi" diye dalgaya vuranlar, bugün o uyarılarda anlatılanların gerçekliğini gayet net olarak görüyor. niçin "köprüden önce son çıkış" diye bas bas bağırdığımızı da anlatmaya çalışayım.
bu ülkede hukuk bitti! 17 aralık 2013 ihale ve rüşvet operasyonu sürecinde, türkiye cumhuriyeti'nde bir ilk yaşandı. devletin savcıları, bir şüphelinin gözaltına alınması emrini verdi polislere ve devletin polisleri, mevcut yasaları da hiçe sayarak savcının emrine uymayı reddetti! polisler, bilal erdoğan hakkında verilen gözaltı emrine uymadı. üzerine, emniyet teşkilatı, sağlı sollu tokat atılırcasına tarumar edildi; emniyet müdürleri ve polis memurları görevden alındı, sürgün edildi... aynı şekilde hakim ve savcılara da benzer bir operasyon uygulandı.
bakın bunun daha ötesi yok, bitti! o biten hukuğun ardından son birkaç haftada yaşananlara bakın. bir cumhurbaşkanı, ilk kez çıkıp bir siyasi partiye oy istedi bu ülkede! askeri darbe zamanlarında seçime gidilirken işaret edilen lider/parti oldu geçmişte ama sivil yönetim döneminde, cumhuriyet tarihinde bir ilk yaşandı ve bir cumhurbaşkanı, bir siyasi parti için oy istedi. bakın, seçimlere henüz 3 ay var bu paket henüz yasalaşmadan oluyor bunlar.
şu saatlerde de tbmm'de devam etmekte olan iç güvenlik paketi oylamaları sırasında, tbmm'de alenen hukuksuzluk yaşanıyor. türkiye büyük millet meclisi'nde iç tüzük hiçe sayılarak iktidar partisinin hukuk dışı uygulamaları devam ediyor. hem de canlı yayında, hem de gözümüzün önünde oluyor tüm bunlar. üstelik bu paket henüz yasalaşmadan...
bu paket yasalaşırsa, sen sadece tesadüfen geçtiğin yere atılan biber gazından ötürü yüzünü kapattığın için ceza almayacaksın. bu kadar basit bile olmayacak. eldeki verileri ve öngörüleri birleştirerek bakalım bence tabloya.
"köprüden önce son çıkış" diyoruz ya, köprünün öte tarafında ne olduğunu görelim o zaman.
ilk önce, ot gibi yaşayanları hemen ilgilendirmeyecek kısımdan başlayalım. üç ay sonra seçim var. tayyip erdoğan, daha şimdiden başladı akp'ye oy istemeye. seçime bir ay kala parti genel başkanı gibi seçim otobüsünün üstüne çıkıp açık açık oy istemeyeceğinin garantisini kim verebilir? "hassiktir lan, uçma o kadar" mı dediniz? bunun olması durumunda, hangi hakimin, hangi savcının erdoğan hakkında ceza uygulayacağını, bir ceza kesilse bile hangi polisin o ceza gereği kendisine dokunabileceğini de söyleyebilir misiniz? bakın, daha şimdiden oy istiyor işte hepimizin gözü önünde. daha bunun uçması mı var? sen diyelim ki "aaa, n'oluyor lan" deyip protesto etmek için sokağa çıktın, basit bir yürüyüş yapacaksın. bu yasa çıktıktan sonra o yürüyüşte başına gelecekleri artık biliyorsun ama di mi? daha bugün söylenene bakın: (bkz: sokağa çıkmak demokratik hak değildir)
aslında bu bkz bile korkutucu bu haliyle. çünkü bu yasa geçtikten sonra seçim çalışmaları kapsamında sokağa çıkanlara bir şey yapılıp yapılmayacağı bile sorgulanabilir.
şu şartlar altında nasıl bir seçim bir yaşayacağımızı ben kestiremiyorum açıkçası. gerek parti çalışmalarına, gerekse seçim sandıklarına polisle müdahale edebilirler. çünkü paket maddeleri buna izin veriyor. parti çalışmasına katıldın ve yorgunluktan kola içtin diyelim ki. polis seni elindeki boş kola şişesinden ötürü alıp götürebilir, "molotof yapma ihtimali vardı" diyerek. üzerindeki kıyafet ve/ya herhangi bir aksesuar, bir terör örgütünün sembolünü "andırıyor" diye polis seni götürebilir. çünkü meclisten geçen maddeye göre hakim "evet, bence benziyor" dediği anda terör örgütü üyeliğinden hapistesin. evet evet, "bence" vurgulu "mmm.. bence benziyo valla" demesi yeterli hakimin. sadece giysin, kolyen, küpen, bilekliğin, anahtarlığın nedeniyle bile götürülebilirsin.
şu yukarıda bahsettiğim tablo, gayet yasalara uygun bir şekilde gerçekleşmiş olacak. kimse de bir şey yapamayacak... bu şekilde geçirilen bir seçimden sonra olacaklara bakalım bir de.
ot kardeşim, bundan sonrası seni de ilgilendiriyor.
bu paket geçti, ardından da başkanlık sistemi geldi. o ak-saray'ın neden yapıldığını söylememe gerek yok sanırım? bundan sonrası, rejimin bitmesi demek zaten. cumhuriyet rejiminin fiilen ve tamamen bitmesi...
hani sen sadece işten eve gidip gelen, en fazla kahvede okey oynamaya çıkan, günü genelde evde pc oyunu oynayarak geçiren, başörtüsü takmayan, namaz kılıp oruç tutmayan, akarı kokarı olmayıp kendi halinde takılan bir tipsin diyelim ki. memlekette fişlenmeyen kimse kalmadığını biliyorsun. sırf başın açık olduğu için sana uyuz olan akp'nin polisi, sen işten çıkıp eve gitmek üzere otobüs durağına doğru yürürken kolundan tutup meçhul bir yere götürebilir seni bu yasa sonrası. bak, hiç etliye sütlüye karışmayan insansın. başın açık ve akp'nin dinci polisi uyuz oldu sana. bu yeterli işte götürülmen için.
tek derdi, işten çıkıp iki bira alarak eve gidip içmek olan adamsın. aynı polis sana uyuz olmayacak mı sanıyorsun? alkol sattığı gerekçesiyle akp'li melih gökçek'in zabıtalarının esnaf dövdüğü memlekette yaşıyorsun. alkol almana uyuz oldu adam. elindeki bira şişeleri, sen marketten çıktığın anda o siyah poşetin içindeyken bile suç delili artık. bırak öyle evine girip boş şişe aramalarını falan.
yani dindar değilsiniz diye, başörtüsü takmıyorsunuz diye, iş yerinde namaza gitmiyorsunuz diye, kısacası akp tabanından olmadığınızdan çok belli diye; top sakalınızdan, uzun saçınızdan, mini eteğinizden, askılı bluzunuzdan ötürü akp polisinin hedefine girebilir ve terörist diye götürülebilirsiniz. gayet de yasalara uygun olur bu ve kimse de bir şey yapamaz.
daha olabilecekleri söyleyeyim mi? yine geçen seneki yerel seçim sürecini hatırlayın. twitter'a erişim engellenmişti hatırlanacağı üzere. tayyip erdoğan çıkıp ne dedi? "gerekirse twitter'ı da youtube'yi de kapatırız. kimse kusura bakmasın." kapatabilirler. hatta bu yasanın ardından geçilecek başkanlık sistemiyle birlikte twitter, youtube komple erişime engellenmekle kalmaz, fazlası bile olur. ne mi? ekşi sözlük! evet evet, şaka değil. islamcı tayfanın sözlüğe nasıl gıcık olduğunu, dinci basının burayı her fırsatta nasıl hedef gösterdiğini biliyorsunuz. kapatma bahanesi çok kolay: "dini değerlere hakaret." tayyip erdoğan'ı eleştiren bir başlık, bir entry olması yeterli. son günlerde artan, "cumhurbaşkanına hakaretten tutuklama" olaylarını bilmeyeniniz var mı? varsa, işte o haber; sözlük kapandığında protesto edebileceğinizi düşünmüyorsunuz artık herhalde?
sizin anlayacağınız, bu yasadan sonra en ot takılan kişilerin bile güvenliği kalmayacak. interneti falan da unutmaya başlayın yavaş yavaş.
çok açık ve net bir şey söyleyeceğim: bu yasa çıkarsa, imkanı olanlar hiç beklemeden terk etsin ülkeyi! şaka değil, ironi değil, abartı değil. yasanın ardından yaşanacak seçimle beraber her şey bitecek. tünelin ucundayız ve son sürat bir tren geliyor üzerimize doğru.
o yüzden herkes aklını başına alsın. saçma sapan işlerle uğraşmak yerine olanı biteni ve olacakları, anlatabildiği herkese anlatsın. sosyal medyada paylaşsın. bire bir konuşsun, söylesin. twitter'da bir arkadaşın tespiti gayet doğru çünkü: "sokağın nabzını bildiriyorum: iç güvenlik yasası mı? o ne? haaa, molotoflu kürt çocukları, tabii tıksınlar içeri. "
şu an bu olup bitenler karşısında türkiye halkının gevşekliği akıl almaz bir durumda. yapılan protesto gösterileri yeterli değil. hükumet de baktı ki kimsenin iplediği yok, rahat rahat takılıyor.
umarım durumun ciddiyetini bu kez yeterince ve herkes için anlatmışımdır.
önümüzdeki günlerde akp'nin hem ülkeyi hem sözlüğü trolleme çalışmalarını da görebiliriz. onları da yazmak niyetindeyim. tabİi o sürede götürülmezsem :)
konu şimdi kafasına dank etmiş olanlar için bir yazı önerim: https://eksisozluk.com/entry/49442186
bu entry'i özellikle apolitikler, "ben siyasete bulaşmam" diyenler, "dünya sikime minare götüme yaşarım ben hacı" rahatlığıyla takılanlar sonuna kadar ve sabırla okusun.
son zamanların modasıyla fon müzikli yazı okumayı seviyordunuz siz sanırım. bu da müziğiniz olsun (bunu daha sonra başka bir yerde daha kullanacağım): http://youtu.be/1HtCquBppTc
çok kişi durumun ciddiyetinin ve hassasiyetinin hâlâ tam olarak farkında değil. ne yazık ki siyasiler de sivil toplum kuruşları (stk) da medya mensupları da paketi eksik tarafından, büyük fotoğrafı görmeden, göremeden yorumlayıp anlatmaya çalışıyor. şu ana kadar anlatılan "bu paket yasalaşırsa türkiye bir polis devleti olacak. polis istediği zaman evinize girecek. evde boş bira şişesi bulsa sizi alıp götürecek" vb şeklinde. keşke sadece bununla kalacak olsaydı...
önce önümüzde duran manzaraya bakalım: 3 ay sonra bir seçim var. seçimden sonra da başkanlık sistemini getireceğini söyleyen bir cumhurbaşkanı.
bu ülkenin 12 yılda nereden nereye geldiği zaten ortada. taa 12 yıl önce yaptığımız uyarıları "eki eki eki... uçmuş bunlar" diye alaya alanlar, "aaa bugün de şeriat gelmedi" diye dalgaya vuranlar, bugün o uyarılarda anlatılanların gerçekliğini gayet net olarak görüyor. niçin "köprüden önce son çıkış" diye bas bas bağırdığımızı da anlatmaya çalışayım.
bu ülkede hukuk bitti! 17 aralık 2013 ihale ve rüşvet operasyonu sürecinde, türkiye cumhuriyeti'nde bir ilk yaşandı. devletin savcıları, bir şüphelinin gözaltına alınması emrini verdi polislere ve devletin polisleri, mevcut yasaları da hiçe sayarak savcının emrine uymayı reddetti! polisler, bilal erdoğan hakkında verilen gözaltı emrine uymadı. üzerine, emniyet teşkilatı, sağlı sollu tokat atılırcasına tarumar edildi; emniyet müdürleri ve polis memurları görevden alındı, sürgün edildi... aynı şekilde hakim ve savcılara da benzer bir operasyon uygulandı.
bakın bunun daha ötesi yok, bitti! o biten hukuğun ardından son birkaç haftada yaşananlara bakın. bir cumhurbaşkanı, ilk kez çıkıp bir siyasi partiye oy istedi bu ülkede! askeri darbe zamanlarında seçime gidilirken işaret edilen lider/parti oldu geçmişte ama sivil yönetim döneminde, cumhuriyet tarihinde bir ilk yaşandı ve bir cumhurbaşkanı, bir siyasi parti için oy istedi. bakın, seçimlere henüz 3 ay var bu paket henüz yasalaşmadan oluyor bunlar.
şu saatlerde de tbmm'de devam etmekte olan iç güvenlik paketi oylamaları sırasında, tbmm'de alenen hukuksuzluk yaşanıyor. türkiye büyük millet meclisi'nde iç tüzük hiçe sayılarak iktidar partisinin hukuk dışı uygulamaları devam ediyor. hem de canlı yayında, hem de gözümüzün önünde oluyor tüm bunlar. üstelik bu paket henüz yasalaşmadan...
bu paket yasalaşırsa, sen sadece tesadüfen geçtiğin yere atılan biber gazından ötürü yüzünü kapattığın için ceza almayacaksın. bu kadar basit bile olmayacak. eldeki verileri ve öngörüleri birleştirerek bakalım bence tabloya.
"köprüden önce son çıkış" diyoruz ya, köprünün öte tarafında ne olduğunu görelim o zaman.
ilk önce, ot gibi yaşayanları hemen ilgilendirmeyecek kısımdan başlayalım. üç ay sonra seçim var. tayyip erdoğan, daha şimdiden başladı akp'ye oy istemeye. seçime bir ay kala parti genel başkanı gibi seçim otobüsünün üstüne çıkıp açık açık oy istemeyeceğinin garantisini kim verebilir? "hassiktir lan, uçma o kadar" mı dediniz? bunun olması durumunda, hangi hakimin, hangi savcının erdoğan hakkında ceza uygulayacağını, bir ceza kesilse bile hangi polisin o ceza gereği kendisine dokunabileceğini de söyleyebilir misiniz? bakın, daha şimdiden oy istiyor işte hepimizin gözü önünde. daha bunun uçması mı var? sen diyelim ki "aaa, n'oluyor lan" deyip protesto etmek için sokağa çıktın, basit bir yürüyüş yapacaksın. bu yasa çıktıktan sonra o yürüyüşte başına gelecekleri artık biliyorsun ama di mi? daha bugün söylenene bakın: (bkz: sokağa çıkmak demokratik hak değildir)
aslında bu bkz bile korkutucu bu haliyle. çünkü bu yasa geçtikten sonra seçim çalışmaları kapsamında sokağa çıkanlara bir şey yapılıp yapılmayacağı bile sorgulanabilir.
şu şartlar altında nasıl bir seçim bir yaşayacağımızı ben kestiremiyorum açıkçası. gerek parti çalışmalarına, gerekse seçim sandıklarına polisle müdahale edebilirler. çünkü paket maddeleri buna izin veriyor. parti çalışmasına katıldın ve yorgunluktan kola içtin diyelim ki. polis seni elindeki boş kola şişesinden ötürü alıp götürebilir, "molotof yapma ihtimali vardı" diyerek. üzerindeki kıyafet ve/ya herhangi bir aksesuar, bir terör örgütünün sembolünü "andırıyor" diye polis seni götürebilir. çünkü meclisten geçen maddeye göre hakim "evet, bence benziyor" dediği anda terör örgütü üyeliğinden hapistesin. evet evet, "bence" vurgulu "mmm.. bence benziyo valla" demesi yeterli hakimin. sadece giysin, kolyen, küpen, bilekliğin, anahtarlığın nedeniyle bile götürülebilirsin.
şu yukarıda bahsettiğim tablo, gayet yasalara uygun bir şekilde gerçekleşmiş olacak. kimse de bir şey yapamayacak... bu şekilde geçirilen bir seçimden sonra olacaklara bakalım bir de.
ot kardeşim, bundan sonrası seni de ilgilendiriyor.
bu paket geçti, ardından da başkanlık sistemi geldi. o ak-saray'ın neden yapıldığını söylememe gerek yok sanırım? bundan sonrası, rejimin bitmesi demek zaten. cumhuriyet rejiminin fiilen ve tamamen bitmesi...
hani sen sadece işten eve gidip gelen, en fazla kahvede okey oynamaya çıkan, günü genelde evde pc oyunu oynayarak geçiren, başörtüsü takmayan, namaz kılıp oruç tutmayan, akarı kokarı olmayıp kendi halinde takılan bir tipsin diyelim ki. memlekette fişlenmeyen kimse kalmadığını biliyorsun. sırf başın açık olduğu için sana uyuz olan akp'nin polisi, sen işten çıkıp eve gitmek üzere otobüs durağına doğru yürürken kolundan tutup meçhul bir yere götürebilir seni bu yasa sonrası. bak, hiç etliye sütlüye karışmayan insansın. başın açık ve akp'nin dinci polisi uyuz oldu sana. bu yeterli işte götürülmen için.
tek derdi, işten çıkıp iki bira alarak eve gidip içmek olan adamsın. aynı polis sana uyuz olmayacak mı sanıyorsun? alkol sattığı gerekçesiyle akp'li melih gökçek'in zabıtalarının esnaf dövdüğü memlekette yaşıyorsun. alkol almana uyuz oldu adam. elindeki bira şişeleri, sen marketten çıktığın anda o siyah poşetin içindeyken bile suç delili artık. bırak öyle evine girip boş şişe aramalarını falan.
yani dindar değilsiniz diye, başörtüsü takmıyorsunuz diye, iş yerinde namaza gitmiyorsunuz diye, kısacası akp tabanından olmadığınızdan çok belli diye; top sakalınızdan, uzun saçınızdan, mini eteğinizden, askılı bluzunuzdan ötürü akp polisinin hedefine girebilir ve terörist diye götürülebilirsiniz. gayet de yasalara uygun olur bu ve kimse de bir şey yapamaz.
daha olabilecekleri söyleyeyim mi? yine geçen seneki yerel seçim sürecini hatırlayın. twitter'a erişim engellenmişti hatırlanacağı üzere. tayyip erdoğan çıkıp ne dedi? "gerekirse twitter'ı da youtube'yi de kapatırız. kimse kusura bakmasın." kapatabilirler. hatta bu yasanın ardından geçilecek başkanlık sistemiyle birlikte twitter, youtube komple erişime engellenmekle kalmaz, fazlası bile olur. ne mi? ekşi sözlük! evet evet, şaka değil. islamcı tayfanın sözlüğe nasıl gıcık olduğunu, dinci basının burayı her fırsatta nasıl hedef gösterdiğini biliyorsunuz. kapatma bahanesi çok kolay: "dini değerlere hakaret." tayyip erdoğan'ı eleştiren bir başlık, bir entry olması yeterli. son günlerde artan, "cumhurbaşkanına hakaretten tutuklama" olaylarını bilmeyeniniz var mı? varsa, işte o haber; sözlük kapandığında protesto edebileceğinizi düşünmüyorsunuz artık herhalde?
sizin anlayacağınız, bu yasadan sonra en ot takılan kişilerin bile güvenliği kalmayacak. interneti falan da unutmaya başlayın yavaş yavaş.
çok açık ve net bir şey söyleyeceğim: bu yasa çıkarsa, imkanı olanlar hiç beklemeden terk etsin ülkeyi! şaka değil, ironi değil, abartı değil. yasanın ardından yaşanacak seçimle beraber her şey bitecek. tünelin ucundayız ve son sürat bir tren geliyor üzerimize doğru.
o yüzden herkes aklını başına alsın. saçma sapan işlerle uğraşmak yerine olanı biteni ve olacakları, anlatabildiği herkese anlatsın. sosyal medyada paylaşsın. bire bir konuşsun, söylesin. twitter'da bir arkadaşın tespiti gayet doğru çünkü: "sokağın nabzını bildiriyorum: iç güvenlik yasası mı? o ne? haaa, molotoflu kürt çocukları, tabii tıksınlar içeri. "
şu an bu olup bitenler karşısında türkiye halkının gevşekliği akıl almaz bir durumda. yapılan protesto gösterileri yeterli değil. hükumet de baktı ki kimsenin iplediği yok, rahat rahat takılıyor.
umarım durumun ciddiyetini bu kez yeterince ve herkes için anlatmışımdır.
önümüzdeki günlerde akp'nin hem ülkeyi hem sözlüğü trolleme çalışmalarını da görebiliriz. onları da yazmak niyetindeyim. tabİi o sürede götürülmezsem :)
konu şimdi kafasına dank etmiş olanlar için bir yazı önerim: https://eksisozluk.com/entry/49442186