ANA SAYFA

17 Şubat 2015 Salı

Ekşi Yazarları ve Şiddet Kültürü

Toplumsal olaylarda memleketin topyekûn tırlatmasıyla ilk kez karşılaşmıyoruz. Bu ülke insanının akıl ve ruh sağlığının tehlikeli boyutta olduğu da daha önce çok kez dile getirildi. Özgecan Aslan katliamıyla beraber iyice ayyuka çıkan bu toplumsal cinnet hali, artık parçası olmaktan iyice rahatsız olduğum Ekşi Sözlük'te de dehşet bir şekilde görülüyor. 


Bir olay karşısında herkesin aynı anlayış ve tepkiyle hareket etmesi beklenemez elbette. Farklı fikirler, farklı bakış açıları, farklı anlayışların olması kadar doğal bir durum olamaz. Ancak doğal olmayan, bu farklı düşünceye verilen tepkinin biçimi.


Önce Özgecan'ın katilleri için tüyler ürperten vahşet senaryoları yazıldı. Bir önceki yazımda bunu anlatmaya çalıştım.(1) Daha sonra dün, Özgecan'ın babası çıkıp bir açıklama yaparak, tüm topluma sevgi çağrısında bulundu. Sözlük yazarları kısa bir süre afalladı önce. Bunu beklemiyorlardı çünkü. Onlar, kendileri gibi linç sevdalısı bir çığlık, katliam hevesli bir baba görmek istiyordu. Bekledikleri tepkiyi bulamayınca da babanın samimiyetini sorgulamaya başladılar. Adamın şoktan çıkamadığı için bu açıklamayı yapmış olabileceği, hatta aldığı sakinleştiricinin etkisiyle o sözleri söylemiş olabileceği yazıldı. Başka türlüsünün mümkünü yoktu çünkü onlara göre. Bu konuda bir şeyler daha yazdım ama yayınlamaktan vazgeçip kenara kaydettim. Şunlar yazılıydı;


anlamıyorsunuz değil mi? anlayamıyorsunuz. siz günlerdir "kan isterük", "kelle isterük" diye bağırırken, evladı katledilmiş bir babanın sevgiden bahsetmesini, "onlar da zulüm görmesin" demesini anlayamıyorsunuz. sizi anlayabiliyorum. hissiyatınızı anlayamıyorum tabi de, zihniyetinizi anlıyorum. size göre bu adam ya tehditle korkutulmuş olmalı ya şoktan çıkamamış ya da sakinleştiricinin etkisinde... başka türlü bir yaşam, başka türlü bir düşünce, başka türlü bir inanç tahayyül edemiyorsunuz çünkü. oysa bu dünyada herkes sizin gibi kanla beslenmiyor. herkes linç çığlıkları atmıyor. sizi anlıyorum, çünkü tanıyorum. şu sözlükte "rezalet" başlıkları altında mağdur olan insanları bile linç etmeden duramayışınızdan anlıyorum. 
siz bilmiyorsunuz ama, bu dünyada kan görmeden yaşayabilen insanlar da var. bu dünyada nefretin nefretle çözülemeyeceğini bilen, sevgi olmadan hiçbir yere varılamayacağını çok iyi bilen insanlar da var. siz, bunun mümkün olacağına inanmadığınız için, herkes sizin gibi kan içici diye düşündüğünüz için inanmıyor ve samimi bulmuyorsunuz adamı. 
sizin içinizde potansiyel bir katil olması, içinizde bir canavar yaşıyor olması, herkesin sizin gibi olduğu anlamına gelmiyor. adam sizler gibi kan istemiyor işte, bunu neden anlamak istemiyorsunuz?

Ardından Suphi Altındöken'in annesi Naciye Tan bir açıklama yaptı. O da "oğlumu asıııınnn" diye bağırmadığı için sözlük yazarlarının hışmından nasibini aldı. İş bununla da kalmadı, Suphi Altındöken'in 2 yaşındaki (bazı kaynaklarda 4) çocuğu konu edilmeye başlandı. Sözlük yazarlarına göre bu çocuğun genlerinde potansiyel bir katil bulunuyor ve bu nedenle ileride cinayet işlemeye çok elverişli. Dolayısıyla bu çocuk gözetim altına alınmalıydı. Dehşete düşürücü değil mi? Kesinlikle... Bunun üzerine bir entry yazdım sözlükte.(2) 

Bunların dışında yine sözlükte dönen çok sayıda tartışma arasından iki tanesi dikkatimi çekti. Biri, "aracımıza binen kadın namusumuzdur" başlığı, diğeri "filli boya" başlığı. İlk başlıkta, bir minibüs şoförünün aracına astığı yazı tartışılıyor. Bir grup yazıyı eleştirirken, diğer grup yerinde veya masumane görüyor. Diğer başlıkta da Filli Boya tarafından Özgecan için televizyona verilen reklamın tartışması sürüyor. Her iki tartışmada da eleştirilere karşı çıkanlarca kullanılan dil aynı ve tartışma üslubu "bazı orospu çocukları", "ekşici piçler", "amın oğlu", "amına kodumun çocuğu" gibi ana avrat dümdüz gidecek şekilde. Hatta öyle hırslılar ki, entry oylama butonunda "çok kötü" seçeneğine tıklamak kesmediğinden, monitöre çıkıp o butonun üstünde hırsla zıplamak istediklerini tahmin ediyorum. Böyle bir öfke, böyle bir nefret, böyle bir şiddet kültürü örneği az bulunur. Yeni bir tavır veya salt Özgecan konusuyla ilintili bir tutum değil bu tabi ki. Hemen hemen her başlıkta bu tavır zaten uzunca bir zamandır hâkim ama burada hem kadınlara yönelik duyarlılık taslayıp hem de en ufak bir anlaşmazlıkta eril bir dille kadın üzerinden taarruza geçiliyor olması mide bulandırıcı. Örneğin Filli Boya'nın reklamını savunup "farkındalık" oluşturduğunu iddia ederken "be amın oğlu", "ulan orospu çocuğu" gibi ifadeler kullanan bir erkeğin, kadına yönelik şiddet konusunda gerçekten duyarlı olduğunu söylemek mümkün mü?

Buraya kadar anlattıklarım, daha önce de gerek kendim gerekse başkaları tarafından zaman zaman parçalar halinde belirtilen şeyler. Şimdi bunu bir adım daha öteye taşımak gerek.

İçleri bu kadar nefret, bu kadar şiddet, bu kadar linç arzusuyla dolu, sürekli olarak nefret ve şiddet dilini kullanan yazarların sevgisiz bir çocukluk geçirdiğini görmek hiç zor değil. Ebeveynlerinden yeterli ilgi ve sevgiyi görmemiş, yetişkinliğinde de belki toplum içinde ya ciddiye alınmayan ya sürekli itilip kakılan, yani bir şekilde sevgi eksikliği taşıyan yazarların bu tahammülsüz halleri, gelecek nesiller açısından özellikle endişelendiriyor beni. Çünkü kendileri yeterli sevgi görmeden büyümüş kişilerin bugün gündelik hayatlarında kullandıkları bu nefret ve şiddet dili, varsa şimdiki çocuklarına ya da ileride doğacak çocuklarına etki edecek. Tıpkı kendileri gibi sevgisiz ve şiddet dilini kullanan çocuklar yetiştirecekler veya yetiştiriyorlar. Bu çocukların da gelecekte tıpkı Suphi Altındöken gibi toplum açısından potansiyel tehlike olacakları gün gibi aşikâr. Zira Suphi'nin annesinin açıklamaları dikkatle dinlenirse, çocuğunun sevgisiz bir ortamda ve sürekli şiddete tanıklık ederek büyüdüğünü anlattığı görülür. Tıpkı bugün o eril dille küfrederek kadına şiddeti eleştirdiğini sanıp aklınca duyarlılık taslayan yazarlar gibi, tıpkı sürekli olarak şiddet dilini kullanarak şiddeti meşrulaştıran yazarlar gibi...

Bu kitle, iyi kötü üniversite eğitimi almış veya almakta olan, yalapşap okuyup çalakalem yazan bir kesim. Bir de ülkenin geri kalanı düşünüldüğünde, gelecekte Türkiye'yi nasıl ciddi bir tehlikenin beklediği daha da net anlaşılır sanıyorum. 
  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder